22.08.2024

Komşu Abla

Yıl 1974. 
Türkân Şoray’ın hayat arkadaşı Rüçhan Adlı, “Fahriye Abla” şiirinin film haklarını satın almıştır. 
Proje hakkında konuşmak üzere Şoray için daha önce de senaryo yazan Selim İleri, Fahriye Abla şairi Ahmet Muhip Dıranas, Rüçhan Adlı ve Türkân Şoray bir araya gelir.
Birçok film projesinin konuşulduğu ama çok azının hayata geçebildiği yıllardır.
Dıranas’ın “Şiirler” adını verdiği tek şiir kitabı henüz çıkmıştır. 
Şiir konusunda titiz davranıp az şiir yazan Dıranas; Fahriye Abla’nın yanı sıra Kar, Serenad, Olvido gibi şiirleriyle ünlü olsa da -tıpkı Hocası Tanpınar gibi- şiirlerini ölümünden kısa bir süre önce kitap haline getirebilmiştir.
Selim İleri’ye göre Türkân Şoray; içe dönük, az konuşan, mutsuz biridir. Onun için sadece sinema vardır ve tabii ki Selim İleri de Türkân Şoray’a âşıktır:

11.09.2022

Aşk, İhanet, Cinayet vs.

Celile Hanım
Aşk, ihtiras, ihanet, cinayet, ayrılık, sürgün, hapis, intihar teşebbüsü ne arasanız var, edebiyat dünyasında. Yanlış anlaşılmasın, romanlardan bahsetmiyorum. Bahsettiğim şair ve yazarların kendi hayatı. 
Millet olarak pek severiz bu konuları (Yazar bu cümle ile kendini toplumdan soyutlama çabasındadır)
Efendim malumunuz edebiyat öğretmeni olduğum için derslerimde sık sık sanatçıların hayatlarına değiniyorum.
Öğrencilerin, bir şair ya da yazarın hayatını dinlerken sahip oldukları tek motivasyon ilgili sanatçının sınavda çıkma ihtimalidir.
Ancak ne zaman ki hayatlarına dair birkaç anekdot anlatırsak işte o zaman işin rengi değişmeye başlar. Kitaptaki o siyah beyaz fotoğraf, birden ete kemiğe bürünüp gerçek bir insana dönüşür.

27.05.2022

Nerede Hata Yapıyoruz?

Nerede hata yapıyoruz?
Dönemler değişse de demokrasi anlayışımız pek değişmiyor.
Millet olarak aynı şeyleri yaşayıp yaşayıp duruyoruz.
Demokrasi anlayışımız gücü ele geçirmek için bir araç olmaktan öteye gitmiyor.
Gücü eline geçiren de kendi dünya görüşünü hakim kılmak için toplum mühendisliğine soyunuyor. Her şeyi kontrol etmek istiyor.
Kendini iktidarın dünyasına yakın görenler de şimdi ezme sırası bizde diyor.

5.05.2022

İlahiyatın Görünmeyen Tarafları

Veya Hasta Düşünceler...

Yazan: Mirza Hacıyev

Ben, elhamdülillah, Müslüman'ım. Ama dinde bana karanlık kalan, asla anlayamadığım bir sıra meseleler var ki, kalbimi doldurup taşırdığı için onları sizlerle bölüşmek istiyorum. Fikirlerimi herkesin anlayabilmesi için ve de bu, felsefi bir yazı olmadığı için sade bir dille bildirmeye çalışacağım. Aslında istersem bile felsefi dilde yazamam, çünki ben filozof değilim.
Ondan başlayım ki, ben bu yaşımaca bir türlü anlayamamışım ki, neden Allah bir ayede “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik, bunu asla yapmayız.“ (Enbiya, 16-17) diyor, diğer ayede bunun tam karşıtı olarak “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir...“ ( Sure 6, ayet 32 ) diyor?

26.12.2020

Yeni Bir Dünya

Neredeyse tüm dünyayı saran bir virüs nedeniyle zor günler geçiriyoruz. İnsanoğlu, bu virüsü de yenecek ama yaşadıklarından ders almazsa kendi kıyametine doğru hızla yol almaya devam edecek.
Betonlaştırdığımız toprak, kirlettiğimiz hava ve su, katlettiğimiz canlı türleri kısacası doğa bizden hesap soracak.

Belki de "İnsanlığın 100 yılı kaldı" diyen ünlü fizikçi Stephen Hawking haklı çıkacak. Bilim insanlarının yaşanabilecek yeni bir gezegen arama çalışmaları boşuna değil.
Uluslararası Gıda ve Kalkınma Politikaları Araştırma Enstitüsüne göre dünyada 815 milyon kişi açlıkla mücadele ediyor. 

2.10.2020

Hiçbir Şey Üzerine

Sayfamdaki iki yazı taslak olarak kalmış, nedense bitirmemişim. Biri korona hakkında. Okuyunca fena değil gibi geldi ama pek güncel değil artık. Birkaç espri birkaç mesaj. Aydın(!) ukalalığı falan.
Üzerinden çok şey geçmiş, birçok şey değişmiş. Bir kere her "covid"liyi hasta saymıyoruz artık. Hem Sayın Bakan'a bakarsak tünelin ucunu da görmüşüz!!!
Bu arada her yer açık, sadece okullar kapalı. Özel okullar, dershaneler hatta destekleme kursları bile açık ama okullar kapalı. Uzaktan ders yapıyoruz. Uzaktan dersleri de dershane saatlerine göre ayarlıyoruz ki öğrenci derse girebilsin.
Diğer yazı ülkemizdeki idamlara dairmiş. Aziz Nesin'in "Surname" romanından yola çıkarak 1960'lı yıllara kadar şehir meydanlarında halka açık yapılan idamlar hakkında bir yazı denemesi. Şenlik havasında, çoluk çocuk izlenen idamlar. Sabaha karşı yapılacak idam için şehir meydanında toplanan binlerce kişi olurmuş. Küfürler, kahkahalar, çığlıklar gırla. O yazı da yarım kalmış. 
Yeni bir şey yazacakmışım gibi "yeni yayın butonu"na tıkladım.
Beyaz bir sayfa, her şey olmaya hazır bir boşluk...
İyimser bir yazı olsun isterim. Çetin Altan'ın deyişiyle "Enseyi karartmamak lazım."
Bir süre boş sayfaya baktım.
Fonda Melek Mosso, eski bir şarkı söylüyor. 
Bir Ayten Alpman şarkısı:
"Üzgünüm, acı sözlerim için
Üzgünüm, seni kırdığım için
Haklısın, bana darılsan bile
Beni terk etsen bile
Ne yapayım ben böyleyim"

Ne yazacağını bilmesem de yazıyorum işte. Elbet bağlarım bir yere. Böyle yazı mı olur mu, demeyin, yazabilirsem olacak. Ahmet Hakan'dan ne eksiğim var.
(Yukarıda yazdıklarımı her an silebilirim bu arada.)
Oğlumla çatı katındayız. İkide bir şalteri kapatıp açıyor. Sonra rutin haline gelen gürültülü hareketlerini yapıyor. Komşu evde olmadığı için müdahale etmiyorum. Hiç ilgilenmezsem sanki daha erken bırakıyor. Tekrar kapattı. Çakmağı el yordamıyla bulup bir sigara daha yaktım. Her seferinde bir pişmanlık yayılıyor içime. (bak bu edebî bir cümle oldu, aferin bana) Tekrar açtı, odayı kilitledi. Hareketlere devam. 
Bugün Nazlı Eray'ın "Kızları Öpme Kuyruğu" adlı kitabından birkaç hikaye okudum. "Sıfırdan" adlı hikayede kahraman -hikayedeki yazar- yeni yazacağı roman için ilanla roman kahramanları arıyordu. İlan da şöyle:
"Bir yazarın yeni romanı için sınavla kişiler alınacaktır. Sınava girecek adayların ön kayıtlarını en geç ayın dokuzu pazartesine kadar yaptırmaları gerekmektedir. Adaylardan istenen belgeler: 10 adet vesikalık resim, Cumhuriyet Savcılığından iyi hâl kağıdı, varsa herhangi bir okuldan, oranın öğrencisi olduklarına dair mühürlü kağıt, muhtardan tasdikli nüfus kağıdı sureti ve birer adet ikametgah belgesi..."
Başvuranları bir de sınava tabi tuttu. Sınavı kazanıp roman kahramanı olacağını düşünen kahramanlar, yazarın da sonradan fark ettiği bir gerçekle yüzleştiler. Sadece okuduğumuz öykünün kahramanları olmuşlardı. O öykü de yazılıp bitmişti zaten. 
Bu yazı da öyle olacak herhalde lafı dolandırmadan yazacağım asıl yazının yazılış hikayesi olacak. (beh beh)
Eminim güzel bir yazı olacak ama nasıl olacak bilmiyorum.
Biraz sabredin. 
Buraya kadar okuduysanız zaten sabırlı bir insan olmalısınız.
Belki hayata dair çok önemli tespitler yapıp sizi aydınlatabilirim.
Hissediyorum çok mesaj veresim var. 
Haktan hukuktan, düşünce özgürlüğünden, eğitimden, kadına şiddetten ya da artık şaşırmadığımız sapık din tüccarlarından falan bahsederim belki.
Ama iyimserliğimi koruyacağım.
Belki de ekonomiden bahsederim. Doların yükselmesinin bizi neden ilgilendirmediği üzerine bilimsel açıklamalar yapasım var mesela.
Hem Ahmet Hakan da sevinir buna, yazık.
Yazının burasında sayfanın üstüne çıkıp başlığı attım: Hiçbir Şey Üzerine!
Dedim ya asıl yazı gelecek bir gün.
Mesajı olmayan yazı mı olur, demeyin şimdi.
Sıradaki şarkı yazıyı bitirenlere gelsin.
Nilipek söylüyor: 
(Kim bilmiyorum ama güzel söylüyor.)
"Tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel
Ah ne güzel ne güzel seni sevmek
Ah ne güzel ne güzel"

30.03.2020

Yarısı Onun Hakkıdır

17.yüzyıl Osmanlı tarihçisi, Peçevili İbrahim; dalkavuklara, şaklabanlara fevkalade düşkün olan III. Murat'ı anlatırken bir fıkra nakleder: 
Maskaranın biri maharetini gösterip parasını alacağı sırada, 
Yok hünkarım! Bugün altın istemem, yüz değnek isterim, der. 
Padişah sebebini sorunca 
Hele ellisini vurdurun da o zaman sorun, der. 
Padişah emreder, maskarayı falakaya yıkarlar. 
Değnekler elli olunca "Durun!" der, maskara.
Benim bir ortağım var, ellisini de ona vurun!
Ortağının kim olduğunu sorarlar. 
Ben ne zaman gelsem Bostancı, "Seni ben çağırdım, yarısı benimdir!" diyerek paranın yarısını zorla elimden alır, bugün de değneğin yarısı onun hakkıdır!" der. 
Gülmekten katılan Padişah, maskaraya her zaman aldığı paranın iki mislini verirken Bostancıyı da elli değnek için falakaya yatırır.

İlgili Sayfa


Başka Bir Anekdot

19.03.2020

Dalkavukluğun Tarifesi

Dalkavuk
"Demokrasisi kıt olan memleketin dalkavuğu çok olurmuş." Bu söz daha önce söylenmediyse tarihe not düşüyorum, söz benimdir:)
Hemen klavyenize sarılmayın, siyasi mesajlar vermeye niyetim yok. Zaten birazdan yazıyı birkaç tatlı anekdota bağlayıp kaçacağım.
Hemen her toplum ve devirde görülebilen bu tipler, kabul edelim ki demokrasinin pek uğramadığı Doğu toplumlarında daha çok görülüyor.
Birinci Dünya Savaşı'nda 4.Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın emir subayı olarak Kudüs ve Suriye'de bulunan ünlü yazar Falih Rıfkı Atay, o dönem yaşadıklarını ve gözlemlerini Zeytindağı adlı kitabında anlatır. İşte o kitaptan bir bölüm:

19.02.2020

Blog Ödevi

11.sınıf öğrencilerimden, bir blog açıp burada düzenli olarak yazı yazmalarını istedim. Bir kısmı bu ödevi heyecanla karşılarken bir kısmı da ödevden memnun kalmadı. 
Kabul etmeliyiz ki toplum olarak okuyup yazmaya pek meraklı değiliz. Hatta bu tür işler için pek sabrımız da yok.
Bu yazıyı onları yüreklendirmek için yazıyorum. "Siz de yazabilirsiniz. Yeter ki biraz emek verin, sabredin ve samimi olun." demek istiyorum. 

11.02.2020

Otizm Bize Ne Öğretti?

Not: Aşağıdaki yazı, kendime uyguladığım bir terapi yöntemidir, ciddiye almayınız.

Otizmli bir çocuğa sahip olmanın hep zorluklarından bahsedilir. Doğrudur da zordur gerçekten. Peki, otizmli bir çocuğun anne-babası olmak bize neler katıyor, bence bunları da konuşmak lazım.